8 Kasım 2010 Pazartesi

KİTAP FUARLARI

Kitapla aram üniversite yıllarına kadar elime geçerse okuyan biri olarak uzaktı.Dolayısıyla kitapçılarda kitap fuarlarında taban aşındıran biri de değildim.Üniversitede Türkçe öğretmenliği bölümünde öğrenciliğe başlayınca yavaş yavaş okumaya başladım.İzmir'de Nisan aylarında her yıl Tüyap kitap fuarı düzenlenirdi,düzenleniyor da.Çok büyük indirimler olmasa da öğrenci bütçesinin elverdiği ölçüde gidip kitap alır çıkışta arkadaşlarla hamburgelerimizi güpletirdik.Kalabalıklardan sıyrılarak çıkmak zor olur hele elde poşetler tıka basa doluysa.
Yazarların gelip gitmesi şairlerin kuş bakışı gönlünü açması benim için önemli değildi.Halen de değil.Ben bir yazarın kitabının imzalamasını da önemli bulmuyorum.Yazarı teke tek sıkıştırmalı "Anlat bakalım nasıl bir ruh haliyle yazdın gerçeği söyle,odanı göster kalemlerini içtiğin sigaraları nefes aldığın balkonu." demeliyim.Çünkü eseri öyle süslü püslü laflarla anlaşılmazı zor tanımlarla anlatamazsın bana.Aşk romanıysa "Bir aşkın vardı gönlünde ya da yeniden aşık oldun;yoksa şu fakir edebiyatı yaptığın eserde babanı köyünü mü yazdın.Sen de çarıklı ayakkabılar ile tarlalarda başı kabak yalın ayak çalışmıştın değil mi?" demeliyim.
Yani yazarın şairin özeline inmeliyim.Bir hastane köşesine öylesine uğradı belki de gözlediklerini yazdı.Hayal etti apartman dairesinde uzak ülkelerdeki gençlik aşklarını....Yazarın kızdığı,sevdiği,heyecanlandığı durumları anlatması lazım bana.Yoksa nüfus yoklamasında attığı imzayı ben napıyım.Bir eseri okurken en çok kafamı ona yorarım ben.Adam bunu yazmış ama masası nasıldı?Derdi var mıydı o günlerde?Pencere önünde mi yazmıştı acaba?
Sabahattin Ali'nin Kürk Mantolu Madonna'sı.Para için yazmış vd. Ne için yazarsa yazsın eser başucu kitabı benim için.Öyle aşk var mı?Al sana dizilik bir iş.Otobüslerde,trenlerde kendilerini dünyadan atıvermiş adamlar vardır ağaçları da yoktur pabuçları da gazmsızdırlar ama ipin ucunu bir yerde bırakmışlardır acaba onlardan birini seyir etti de onu mu yazdı?
Bunlar bir okur için önemli sorulardır.Ben sorarım.Kitabı kapattığımda inanırım öyle bir aşk olduğuna öyle birinin yaşadığına gözüm dolar gönlüm uçar kızarım.İşte bunun için de şaire çay ikram edip sormak gelir içimden.
Ölmüş yazarlar ölmemeiş yazarlar fark etmez bu olanaktan yoksunum.Ancak kitapların ön kısımlarına notlarımı düşüyorum sessizce...

2 yorum:

  1. Güzel bir yazı olmuş Hakan. Yalnız sanıyorum ki yazarın başından geçmeyen olayların romanlaştırılmaması gerektiğini söylüyorsun. Cinayet romanları, bilim-kurgu ve fantastik romanlar ilgini çekmiyor sanırım.

    YanıtlaSil
  2. O tür romanları okumadım,ilgi alanım değil.Aklıma da gelmedi."Hayal etti..." ile başlayan cümlede hayal ettikleri şeyi de yazabilir diye düşündüm o tür romanı okusam yazara şunu sorardım:Çocuk gönlün hala çocuk hala çocuk değil mi?
    Gülten Dayıoğlu'nun çocukken okuduğum bir kitabı vardı.Dünya'da herkes ölüyor sadece bir grup çocuk kalıyordu.Uzay savaşları sonunda.İşte öyle bir ortamda çocuklar yeniden dünyaya şekil veriyordu.Yazarın yine bir isteği vardı hayattan bana göre yansıyordu esere.

    YanıtlaSil