16 Şubat 2011 Çarşamba

Yuvarlak yüzü,kısa saçları,masumca,merakla,tedirginlikle hayata bakan gözleriyle karşımda.Ayakları vücudunu taşıyamayacak eğreltide,üzerinde dapdar duran,eski,kirli okul ceketi...Kolları bilek hizasının da üstünde ancak yeten,sorulan suallere ağız kıpırtısıyla cevap veren,eskimiş,kirli,ufakca ayaklarını ileri geri oynatarak,kah sınıfın tabanına kah tavana bakarak bir şeyler düşünen bu öğrenci bende hiçbir duygu oluşturmuyordu.
Kendi halinin üzerine daha çok çalışması,gayretiyle dikkatimi çekmesi gereken bu öğrenciye uzun uzadıya nasihat ediyor,kitaplıktan verdiğim kitapları okumasını öğütlüyordum.
Köyde kiminle yaşadığını bilmediğim bu öğrenci belki ailesinden çok uzaktaydı.Bunu uzun uzun tahmin eden,sınıfta birkaç öğrencinin bile eğitime devam etmeyeceğini duyduğumda beni hayrete düşüren bu sınıfta hiç olmazsa meslek kazanmaları tavsiyesinde bulunuyordum.Sözlerimi dinlermiş gibi görünseler de kaderleri onları taşkın bir nehir gibi sürükleyecekti.
Sınıflarda daima disiplinle çalışmalarını salık veriyor,can kulağıyla dersleri dinlemelerini gerektiğinde soru sormalarını,önce kendileri için sonra ülke için iyi bir vatandaş olmalarını uzun uzun söylüyordum.Büyük bir heyecanla dersler devam ederken,dağınıklık,savsata kudretimi bitiriyordu.
Hayatta her şeyin değişeceği hükmümü kendi kafamda silmiştim.Hiçbir şey değişmiyor sonsuz tekrarların içinde eriyip yitiyorduk.Aklımızda sadece küçük fotoğraf kareleri gibi kalan yaşamdan soluk veya tatlı anılar yaşıyordu.
Bir şeyin her şeyi değiştirebileceğine az da olsa düşünüyorum:Eğitim.Hayatta tek bir şey için en büyük fedakarlıklar yapılmalıydı.Uzun uzadıya emek vermek,alın teri dökmek,gerekirse bin defa çalışmak hiç yorulmamak gerekirdi.
Belki değişmeyeceğini düşündüğüm şeyler o zaman bir anda değişiverirdi.Şimdi o öğrenciyi her gördüğümde "acaba?" sorusunu düşünüyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder